enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
19°C
İstanbul
19°C
Açık
Pazartesi Açık
21°C
Salı Parçalı Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Az Bulutlu
17°C
Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Ölüm gelmeden tam 3 ay önce kendisini belli ediyor

EFENDİMİZİN VEFAT ANI Hazret-i Âişe ve Hazret-i Ali -radıyallâhu anhümâ-‘dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’in vefâtına üç gün kala Cenâb-ı Hak her gün Cebrâil -aleyhisselâm-‘ı göndererek Rasûlü’nün hatırını sormuştu. Son gün olunca Cebrâil -aleyhisselâm- bu sefer beraberinde ölüm meleği Azrâil de varbulunduğu hâlde geldi. Cebrâil -aleyhisselâm-: “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Ölüm meleği senin yanına girmek amacıyla izin istiyor! Oysaki o, Sen’den evvelce hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek amacıyla izin istememiştir! Sen’den sonra da hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek amacıyla izin istemeyecektir! Kendisine izin veriniz!” dedi. Ölüm meleği içeri girip Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-‘ın önünde durdu ve: “–Yâ Rasûlallâh! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve Sen’in her emrine itaat etmemi bana emretti! Sen istersen rûhunu alacağım! İstersen, rûhunu sana bırakacağım!” dedi. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Ey ölüm meleği! Sen (gerçekten) bu tür yapacak mısın?” diye sordu. Azrâil -aleyhisselâm-: “–Ben, emredeceğin her konuda sana itaatla emrolundum!” dedi.Cebrâil -aleyhisselâm-: “–Ey Ahmed! Yüce Allâh seni özlüyor!” dedi. Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-: “–Allâh katında olan, daha hayırlı ve daha vakitklidır. Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu, canımı al!” buyurdu. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, beraberindeki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve: “–Lâ ilâhe illallâh! Ölümün, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra, elini kaldırdı, gözlerini evin tavanına dikti ve: “–Ey Allâh’ım! Refik-ı A’lâ, Refîk-ı A’lâ (yâni ulu arkadaş, ulu arkadaş)!..” diye diye Rabb’ine duyduğu aşk ve iştiyâkın tezâhürü olan nice ulvî hâtıralarla dolu bir ömrü ardında bırakarak bu fânî âlemden hakîkî âleme hicret etti. (Bkz. İbn-i Sa’d, II, 229, 259; Belâzûrî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 565; Ahmed, VI, 89.)

ÖLECEĞİNİ ANLAYAN KİMSENİN YAPACAĞI DUA Âişe radıyallahu anhâ şu şekilde demiştir: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bana ykatiyennarak: -“Tanrıım, beni bağışla, bana acıma et ve beni refîk-i a’laya ilet!” diye dua ettiğini duydum. (Buhârî, Merdâ 19, Fezâilüs-sahâbe 5, Megâzî 83,84, Rikâk 42, Daavât 28; Müslim, Selâm 46, Fezâilu’s-sahâbe 85, 87. Hem de bk. Tirmizî, Daavât 76; İbni Mâce, Cenâiz 64.) Yine Âişe radıyallahu anhâ şu şekilde demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i, ölüm döşeğinde, yanıbaşındaki su kabına elini daldırıp yüzüne vakitrken gördüm. O, bu tür yapıyor sonra da “Tanrı’ım ölümün şiddet ve sıkıntılarına karşı bana yardım et” diye dua ediyordu. (Tirmizî, Cenâiz 7. Hem de bk. İbni Mâce, Cenâiz 64)

PEYGAMBERİMİZ’İN VEFATI ÖNCESİNDE YAPTIĞI DUA Hz. Âişe vâlidemizin rivayet ettiği bu iki hadiste, sevgili Peygamberimiz’in vefatı evvelce ne yaptığını, nasıl dua ettiğini görmekteyiz. Yaşamından ümit kesen, bundan sonra ölmek üzere bulunduğunu anlayan müslümanların o anda nasıl dua etmesi gerektiğini, yegâne misal ve önderimiz Peygamber Efendimiz’den görüp öğrenmekteyiz. Birinci olay göre Efendimiz, Hz. Âişe’ye ykatiyennmış oluğu halde, Tanrı Teâlâ’dan mağfiret ve rAhmet dilemiştir. Gecmişi ve geleceği kendine bağışlanmış olan Efendimiz’in bu duası, herhalde herşeyden evvelce ümmetini eğitmek amacıyladir. Bu nâzik ve krıtik anda, gaflete düşmeyip Tanrı’tan mağfiret ve rAhmet dilemek gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü bu hal gerçekten göç hâli ve ölüm anıdır. O anda bile Tanrı’ın kulu bulunduğunu idrak edip O’na müracaatta bulunmak, herhalde uygulanabilecek işlerin en isabetlisidir. Efendimiz bu duasında “Tanrı’ım beni refîk-i a’lâya ilet” niyâzında bulunmuştur. Refîk sözcüğü hem tekil hem çoğul olarak kullanılmakta, Bu sayede hem arkadaş, arkadaş, hem de arkadaşlar, arkadaşlar manasına gelmektedir. Kelimeyi çoğul manasında alırsak Resül-i Ekrem Efendimiz, bu duasıyla kendisinden evvelceki peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlere katılmasını istemiş olur. Nitekim bu kabul edilen kimseler ile ilgili Tanrı Teâlâ “Onlar ne güzel refiktirler” [Nisâ sûresi (4), 69] buyurmuştur. Bu takdirde mâna “beni güzel arkadaşlara ilet” demek olur. Yine bir peygamber olan Hz. Yûsuf da “beni sâlihlere ilhak et!” [Yusuf sûresi (12), 101] diye dua etmiştir. Şayet refîk sözcüğü tekil olarak değerlendirilir ve “er-Refîk”in Tanrı Teâlâ’nın güzel isimlerinden bulunduğu da öneme alınırsa, Hz. Peygamber’in, kadri ulu mevlâya kavuşmak istediği anlaşılır. Bu takdirde mâna ” Beni Yüce Dost’a kavuştur” demek olur. İkinci hadiste, Peygamber Efendimiz’in, çektiği ıstırabı hafifletmek amacıyla kutsal elini suya değdirip o güzel yüzüne sürdüğünü ve bu arada “Bana ölüm anının şiddet ve sıkıntılarına karşı yardım et” diye Tanrı Teâlâ’ya dua ettiğini görüyoruz. “Sekerât-ı mevt”, ölümün sıkıntıları, şiddeti demektir. Efendimiz’in bu duasından misal alınarak genellikle dualarımızda hep “sekerât-ı mevt”i basit kılması amacıyla Rabbimiz’e dua etmeliyiz. Bu dua, her vakit bulunduğu gibi, ölmek üzere iken de yapılmalıdır.

HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ Ölmek üzere olanların yapacakları dualar bulunmaktadır. Hz. Peygamber, bir insan ve peygamber olarak, ölüm hemen yapılacak duaların ve söylenecek sözlerin örneğini vermiştir. Ölüm her bireyin başındadır. Ölüm hâlinin sıkıntıları herkes amacıyla geçerli bulunduğuna göre, o sıkıntılardan Tanrı’a sığınmak gerekir. GÖNÜL EHLİNİN ÖLÜM ANI İLE İLGİLİ SÖZLERİ Hasan-ı Basrî Hazretleri şu şekilde buyurmuştur: “İki gün ve iki gece bulunmaktadır ki mahlûkat, onlar gibisini katiyen duymamış ve görmemiştir: Gecelerin birincisi, kabir ehliyle kaldığın ilk gecedir. Daha evvelce onlarla hiç kalmamıştın. İkincisi, sabahı kıyâmet olan gecedir ki bundan sonra gecesi olmayan bir gün başlayacaktır. En dehşetli iki güne gelince, birincisi, Tanrı Teâlâ’dan bir habercinin gelip O’nun senden râzı olup olmadığını, senin cennete ya da cehenneme gideceğini bildirdiği gündür. İkinci gün de, amel defterinin sağ ya da sol doğrultusundan verilerek Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna çıkarılacağın gündür.” (Bkz. Ebu’l-Ferec Abdurrahmân, Ehvâlü’l-Kubûr, s. 156; İbnü’l-Cezerî, ez-Zehrü’l-Fâih, s. 77) İnsan amacıyla en büyük sınav ve en dehşetli belâ, ölümdür. Ama ondan daha kötü olanı, ölümden habersiz yaşamak, onu hatırdan uzak tutmak ve Hakk’a lâyık ameller işleyememektir. Akıllı insana gereken, ölüm gelmeden evvelce ona hazırlanmak ve nefsini kötü ahlâktan temizlemektir. Şeyh Sâdî şu şekilde der: “Ey kardeş, sonucunda toprak olacaksın! Toprak olmadan toprak gibi mütevâzı olmaya bak!” Hazret-i Ömer (r.a) da şu şekilde buyurmuştur: “Hesâba çekilmeden evvelce kendinizi hesâba çekiniz. En büyük arz (Tanrı Teâlâ’nın huzûruna çıkarılıp O’na arz edileceğiniz gün) amacıyla (sâlih ve güzel amellerle) süsleniniz! Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse amacıyla kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459) Fânî vücûdumuz kabre defnedilirken evlâdımız ve malımız geride kalacak. Biz fakat amellerimizle toprağın sînesine gömüleceğiz. Orada kefenlerimizle eş güdümlü bedenlerimiz de toprak olacak. Geriye bizimle eş güdümlü yalnızca amel-i sâlihlerimiz kalacak. İmâm Gazâlî Hazretleri şu şekilde buyurur: “Ölüm hemen şahısyle eş güdümlü fakat üç husûsiyeti kalır: 1) Kalp temizliği, yani kalbin dünya kirlerinden arınmış olması. Cenâb-ı Hak şu şekilde buyurur: “(Nefsini kötülüklerden) arındıran kurtuluşa ermiştir.” (eş-Şems, 9) 2) Allâh’ın zikriyle ünsiyeti. Cenâb-ı Hak şu şekilde buyurur: “…Bilesiniz ki, kalpler fakat Allâh’ın zikriyle huzur bulur.” (er-Ra’d, 28) 3) Tanrı amacıyla muhabbet beslemesi. Cenâb-ı Hak şu şekilde buyurur: “(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olunuz ki Tanrı da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Tanrı Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” (Âl-i İmrân, 31) Kalp temizliği, fakat mârifetle yani Tanrı Teâlâ’yı kalpte tanımakla mümkündür. Mârifet de vakitkli zikir ve tefekkürle meşgul olma sonucunda elde edilebilir. İşte bu üç sıfat, kurtarıcı vasıflardır.” (Rûhu’l-Beyân, XI, 274) Eğer insan, “yarın” amacıyla lüzumlu hazırlığı yapabilirse, ölümü güzelleşmeye başlar. Artık o şahıs ölümden korkmaz. Nitekim Bişr bin Hâris Hazretleri şu şekilde der: “Allâh’a itaat eden bir şahıs amacıyla kabir ne güzel bir menzildir.” Hazret-i Mevlânâ da ne güzel söyler: “Oğul, her bireyin ölümü kendi rengindedir, insanı Allâh’a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere ve ölüme düşman olanlara, ölüm korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme arkadaş olanların karşısına da arkadaş gibi çıkar. Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen, sen gerçekten ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun. Çünkü ölüm aynasında görüp ürktüğün, ölümün çehresi değil, senin kendi çirkin yüzündür. Senin rûhun bir ağaca benzer. Ölüm ise, o ağacın yaprağıdır. Her yaprak, ağacın cinsine göredir…” ÖLÜMÜN SEKERÂTI (ZORLUKLARI) NELERDİR? BİLİMSEL OLARAK YAPILAN AÇIKLAMALARDA İSE… YOLCULUK BAŞLIYOR: ÖLÜME 1 – 3 AY KALA NELER OLUYOR? Birisi ölümün geldiğini fark etmeye ve onu kabul etmeye başladığı vakit çevresinden çekilmeye başlar. Dünyadan ve dünyanın amacıyladekilerden ayrılma vakitcini başlatır. Arkadaşlarının, komşularının ve hem de aile üyelerinin bile ziyaretini geri çevirebilir. Ziyaretleri kabul ettikleri vakit etkileşimde zorlanabilir ve bundan hoşlanmayabilirler. Kendi ömürleri ile ilgili düşünüp taşınırlar ve anıları ziyaret edip dururlar. Nasıl bir yaşam yaşadıklarını değerlendirebilir ve pişmanlıklarını düşünürler. Ölmek üzere olan bireylerin iştahı azalır, kilo verirler. Beden yavaşlamaya başlar ve daha evvelce bulunduğu gibi yiyeceklerden enerji almaya ihtiyac duymaz. Bir vakitler çok keyif aldığı şeyler ona bundan sonra cazip gelmez, tek istediği şey uyumaktır… Değişikliğe uğrayan beden kimyası hafif bir his üretir. Onlar ne aç ne de susuzdur, yemek yemediklerinde acı çekmezler. Ve bu başladıkları yolculuğun beklenilen bir parçasıdır. ÖLÜME 1 – 2 HAFTA KALA NELER OLUR? Bu yolculuk esnasında şahıslar genellikle uyurlar. Bireylerde oryantasyon sorunu sık görülür ve algılar değişebilir. Birey saklı düşman korkusu ya da yenilmeme duygusu gibi hezeyanlar yaşayabilir. Halüsinasyonlar görebilir, birtakım hallarda orada olmayan insanlarla konuşabilirler. Konuşulan şahıs genellikle ölmüş insanlar olur. Yaşam ile ileriki arasındaki perde kalkmıştır. Bireyde ajitasyon görülür, hareketleri amaçsızdır ve başkaları amacıyla hiçbir mana ifade etmiyor olabilir. Çünkü gittikçe bu dünyadan uzaklaşıyorlardır. FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER Vücut daha zor bir şekilde kendini koruma altına alır. Vücutta bu vakit zarfında birtakım işaretler görülür: * Vücut ısısı düşüktür. * Kan basıncı düşüktür. * Nabız düzensizdir; yavaştır ya da hızlıdır.